İklim mühendisliği kurtuluş mu, felaket mi?
İKLİM MÜHENDİSLİĞİ KURTULUŞ MU ,
FELAKET Mİ ?
Dünyamızın sınıra
yaklaştığı şu günlerde hepimizin ilgilendiren konu : Geoengineering , iklim
mühendisliği !
Sanayi öncesi
döneme göre 1 derece artan sıcaklıkla beraber küresel ısınma , kuraklık, sel
gibi aşırı hava olayları, deniz seviyesinde yükselme ve Arktik denizinin
erimesi gibi olaylarla etkilerini belli etmeye başladı. Sera gazı emisyonları
bu şekilde devam ederse küresel ısınma yaklaşık 15 yıl sonra 1,5 sınırını
geçecek. Bu da gezegenimize çoğu alanda büyük hasarlar verecek olan bir sınır.
İklim
mühendisliğini, küresel ısınmadan kaynaklanan iklim değişikliğine karşı koymak
için Dünya sistemlerinde kasti müdahale olarak tanımlayabiliriz. Güneş
radyasyonlarını engelleme veya karbondioksit giderme amacıyla yapılan
çalışmalar küresel ısınmayı engelleme açısından kurtuluş ; bu çalışmaların geri
döndürülemez olumsuz sonuçlara sebep olabileceği ihtimaliyle de felaket olarak
nitelendirilebiliyor. Sadece bunlarla değil, ekonomik ve teknolojik
uygulanabilirliği açısından da tartışmalara sebep oluyor.
Fin meteoroloji
enstitüsünden Profesör Hannele Korhonen'in "İklim mühendisliği ancak
başladıktan sonra görünür hale gelen yan etkilere sahip olabilir. "
açıklamasından da anlaşılabildiği üzere iklim mühendisliği ile ilgili
belirsizlikler ve riskler çok fazla.
Günümüzde iklim
için önerilen çözümler mitigasyon (azaltım) ve adaptasyon (uyum) teknikleri
olarak ikiye ayrılıyor. Azaltım teknikleri atmosferdeki sera gazlarını
azaltmayı hedeflerken adaptasyon önlemleri temelde atmosfere güneş ışığı
girişini azaltarak ısınmayı önlemeyi hedefliyor.
Solar radyasyon
engelleme tekniklerinden biri atmosfere aerosol (sülfür, deniz tuzu vb.
maddeler) eklemek ve bu sayede bulutları artırarak güneşten gelen ışınların
miktarını azaltmaktır. Okyanus köpükleri, binalara özel çatılar
yerleştirilmesi, bulutlardan yansıtma, uzaya aerosoller ekleme ve yörüngeye
uzay şemsiyesi veya beyaz balonlar yerleştirme gibi yöntemler öneriliyor. Bu
yöntemlerle var olan karbon miktarını azaltmak değil sabit tutmak amaçlanıyor.
Karbondioksit
arındırması yaklaşımındaki amaç atmosferdeki karbon vb. sera gazlarını
azaltmak. Kullanılan yöntemler arasında okyanusları demir ile besleyerek
alglerin artmasını ve dolayısıyla fotosentez miktarının artırılıp karbonun
dönüştürülmesi hedeflenmekte. Bio-enerji ile karbon hapsetme, havadan
karbondioksit ayrıştırma bunlara örnek.
Burda önemli olan
nokta şu : Bu teknikler zaten hassas olan iklim, dünya, doğa dengelerini nasıl
etkileyecek ? Okyanustaki karbondioksiti yutmak için algleri artırdığımız zaman,
okyanus dengeleri bundan etkilenecek mi ? Kaş yaparken göz çıkarma riskini göze
alabilecek miyiz?
Peki, sizce
iklim mühendisliği ne getirecek ; kurtuluş mu, felaket mi ?
Yorumlar
Yorum Gönder